Loving Vincent

Böyle güzel bir filmi izlediğim için kendimi o kadar çok şanslı hissediyorum ki…

Yönetmenliğini  Dorota Kobiela ve Hugh Welchman’ın birlikte yaptığı bu şaheser filmin her karesi tuval üzerine yapılmış, tam olarak 125 ressamdan ve 65 bin yağlı boya tablosundan oluşan bu filmin bitmesi 6 yıl sürüyor. Bu kadar emek ve azimle yapılmış olan bu filmin yeteri kadar değer görmemesi insanı derinden etkiliyor. IMDb’den 7,8/10 almış olması da bir o kadar üzüyor tabi ki. Bu da biz insanların ayıbı olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimden… Birçoğumuz böyle bir filmin olduğundan bihaber bu bile hayal kırıklığına sebep oluyor.

Film, ressam Vincent van Gogh’un yaşamı ve özellikle de ölümüne zemin hazırlayan şartları ele alan bir biyografik animasyon filmidir. 1 saat 35 dakikayı duygusal açıdan dolu dolu geçireceğinizi ve bütün duyguyu doruklarınıza kadar yaşayacağınız bu filmde Vincent’ın yaşadığı zorlukları ve üzüntüleri onunla birlikte paylaşacak, hissedeceksiniz. Değer görmemesi, kenara atılması ve halkının onu deli olarak tabir etmesi duygusal açıdan en soğuk insanın dahi içinde ki o kıpırtıya, kıvılcıma ulaşacağına kuşkusuz yürekten inanıyorum. Yıllanmış bir şarap misali ölümünden çok sonra değer görmesi, o zaman çektiği zorlukları düşündüğünde insanı derinden etkiliyor. Bunları yazarken her kelimem de hüznün olduğunu söylemek istiyorum size. Değer görmemiş insanların topluma ayak uydurmadığı/ uyduramadığı için kenara atılmaları zaman içerisinde ne denli cevherleri yok olmaya mahkum bıraktığımızı bilmenizi istiyorum. Gözyaşlarınıza hakim olamayacağınız bu filmin sonunda bütün ressamların emeklerinin takdire şayan olduğunu göreceksiniz. Bunu gözleriniz doluyken, buruk bir gülümseme verirken sizde fark edeceksiniz. Böylesi güzel bir filme bütün iltifatların yetersiz kaldığına olan inancımdan ötürü ne diyeceğimi bilemiyorum. Bitirdikten sonra ünlü ressamımız Vincent’a olan merakınızın artacağını ve sadece ona adanmış olan “Vincent Van Gogh” müzesine gidebilmek gelecekte görmek istediğiniz yerlerin arasına gireceğini umut ediyorum, şayet benim için öyle…

Sizler için fragmanı aşağıya bırakıyorum. İzlemezseniz bir şey kaybetmezsiniz ama izlerseniz çok şey kazanabilirsiniz… İyi seyirler dilerim.

I Am Not Okay With This

“I am not okay with this” isimli dizinin bana son zamanlarda popüleriteliğini koruyan “Stranger Things ‘in ” yan versiyonuymuş gibi bir his verdiğini dile getirmek istiyorum. Konu bakımından benzer özel güce odaklanmış olmaları diziyi izlemem açısından bana ekstra bir istek katmadığını söyleseydim yalan olurdu. Bilim kurgu olarak odaklanılmış bir dizi olmakla beraber bölümlerinin 20 dakika oluşu da ilk sezonun göz açıp kapayıncaya kadar bitmesini sağlıyor. Bölümlerin kısa ve soluklu olması izleyici açısından kısa zamanların güzel değerlendirilmesini sağladığını düşünüyorum.

Konusunu ele almak istersek şu şekilde başlamamızın daha doğru olacağına inanıyorum. Öncelikle kendimizi Syd’in yerine koyduğumu ve izlerken ana karakterle bir bütün olarak ilerlediğimi bilmenizi isterim… En azından ben içinde kendimin de yaşamaya devam ettiğim ve geçmişte yaşamış olduğum duyguları dizide bulup kendimi onunla bir bütün haline getirdim. Ergenlik çağında olan baş rol oyuncumuz Syd’in duygu ve düşüncelerinin içinde yatan mental gücü açığa çıkardığını görüyoruz. Ailesi tarafından istediği ve beklediği desteği göremeyen Syd içine kapanık bir kız haline geliyor, duygusal olarak düşüncelerini ve içinde ki sesi bastırmaya başlamasıyla gücünün açığa çıkma olasılığının aynı doğrultuda ilerlediğini görüyoruz. Babası öldükten sonra annesi tarafından yeterince destek alamayan ve okul içerisinde kendini bastırıp sineye çeken karakterimizin sahip olduğu tek yakın arkadaşı Dina ile ilişkilerinin çevresel etkiler yüzünden sallantılı hale gelmesi onu iyice bir boşluğun içine iter ve asıl gücünün ortaya çıkmasını sağlar. Bu sırada çarpık bir ilişki içerisine giren karakterimiz zamanla bu durumu kontrol altına almak ister, gücün onu değil onun gücü kontrol etmek istemesiyle birlikte içinde mental bir çatışma gerçekleşir zaman içerisinde içinde ki seslerin iyice artması daha sonra da çığlığa dönüşmesi bu çatışma sonucunda olumsuzluklaın bütün kontrolü ele almasına sebep olur. İzleyenlerin bir parça kendini bulduğu duygusal geçişlerde (ben bir kaç duyguda kendimi buldum çünkü) samimi bir hissiyat verdiğini söyleyebilirim. Genel olarak kötü yorumların bulunmadığı bu dizimiz 1 sezondan ve 7 bölümden oluşuyor.

Emin olun ilk sezonu nasıl bitirdiğinizi anlamayacaksınız bile. İyi Seyirler dilerim…

Merak edenleriniz için fragmanı aşağıya bırakıyorum.